Hangi zekân ön planda?
Howard Gardner tarafından 1983 yılında ortaya atılmış bir kurama dayanarak sorduğum bu soruya bireysel cevabımı oluşturmak da epey zaman aldı. Araştırmamın yanında kendimi de enine boyuna incelemem gerekiyordu. Zira bize sorulan bilindik sorular; sayısal mısın? Sözel mi? şeklindeydi. Cevabımı yazımın sonunda sizlerle paylaşacağım. Bununla beraber koçlukta öğrendiğim ilk şeylerden birisi de “insanın tek ve biricik olduğu” idi. İşte araştırma ilhamıma da Gardner’ın araştırmalarına ilham olan bu konu yön verdi.
Gardner, Çoklu Zekâ Kuramını ortaya atmadan önce bilimsel araştırmaları incelemiştir. İnsan beyninin sağ ve sol lobları ve bu bölgelerin özelliklerini incelemiştir. Bunların sonucunda zekayı yeniden tanımlamıştır. Zekânın adaptasyon özelliği sayesinde değişen koşullara uyum sağlayarak her insanın kendine has yetenek ve becerileri ile yeni versiyonuna ulaştığını inceleyerek kuramını şekillendirmiştir.
Gardner’a göre bilişsel yeteneklerimiz geniş bir yelpazeden oluşmaktadır. Zekâ kavramı da tek ve baskın bir yetenek olarak değil, çeşitli ve özel boyutlardan oluşan bir model olarak algılanmalıdır. Çoklu zekâ, çevresel ve genetik etmenlerle birlikte insanı yorumlamaya dair yeni bir bakış açısı olarak bu kuramda bizlere sunulmaktadır. Kurama göre insan; çevresi ile kurduğu tüm ilişkide, iletişim ve etkileşimde zekasını kullanır. Gardner’ın kuramına yeni eklediği ise içten gelen bir form ile dünyayı algılayıp ilişkiye başlayıp sürdürdüğümüzdür. Çünkü beynimizin pek çok sayıda farklı çalışma merkezi ve işlevi bulunmaktadır. Bu işlevler de her bireyde farklılık göstermektedir. Birbirinden bağımsız ve ayrı olarak çalışan bu merkezler aynı zamanda bireyin öğrenme kimliğini ve bilişsel niteliğini de ortaya koymaktadır.
Gardner, zekâ olarak 7 farklı tanım yapar. Her insan sahip olduğu zekâlarla beraber farklı bir öğrenme, problem çözme ve iletişim kurma yöntemine sahiptir. Bu teorisini destekleyen pek çok örnek vardır. Örneğin dünyanın en iyi müzisyenleri, ressamları girdikleri IQ sınavlarından düşük puanlar almışlardır. Bu insanlara “zeki değil” tanımı yapıldığında onların yeteneklerinin nasıl ve neye göre tanımlaması gerektiğini sorgulamıştır. Bir sporcuyu, bir sanatçıyı kendi alanında bu denli başarılı kılan nedir? Tiyatrocu canlandırdığı rolde, marangoz tahtaya verdiği şekilde, bir şair dizelerinde kendini nasıl ifade eder? Her insan tek, öz ve biriciktir. İşte Howard Gardner IQ denen tek bir zekâ kuramının yerine çoklu zekayı böyle geliştirmiştir.
Bu kurama göre; her birey çoklu zekaya sahiptir. Bazı zekâlar baskın, bazıları çekinik olabilmektedir. Bireylerin öz ve biricik olma özelliğinden dolayı zekânın gelişimi de çevresel ve genetik özelliklerden dolayı farklılık gösterir. Geliştirilebilir ya da köreltilebilir. Zekâların; algı, problem çözme, hafıza ve dikkat açısından birbirinden farklılık göstermesi mümkündür. Çoklu zekâlar beyinde belirlenmiş yerlere sahiptir, tek başlarına ya da birlikte çalışabilme özellikleri vardır.
Çoklu Zekâ türleri ise şöyle sıralamıştır:
- Sözel – Dilsel
- Mantıksal – Matematiksel
- Görsel – Mekânsal
- Bedensel – Kinestetik
- Müziksel – Ritmik
- Kişisel – İçsel
- Kişilerarası – Sosyal
- Doğa – Varoluşçu
Son yıllarda “Kişisel-İçsel” ve “Kişilerarası-Sosyal” zekalar bilim insanları ve eğitim alanındaki uzmanlar tarafından “Duygusal Zekâ” başlığı altında değerlendirilmektedir.
Biraz daha yakından inceleyerek, bu çoklu zekâ türlerinin özelliklerine yakından bakalım.
Sözel – Dilsel Zekâ: Dili hem sözlü hem de yazılı olarak etkin kullanma, kelimelerle ve seslerle düşünme, dildeki kompleks anlamları kavrayabilme, dildeki farklı yapıları fark edebilme, yeni yapılar oluşturabilme, farklı dilsel kalıplarla ilgilenme, bilgiyi hatırlama, diğer insanları ikna etme becerileridir.
Mantıksal – Matematiksel Zekâ: Rakamları etkin kullanma, sayılarla çalışma, ortaya çıkan sonuçları iyi bir neden sonuç ilişkisine bağlama, soyut ve sembolik problemleri çözebilme, kavramlar, düşünceler ve fikirler arası kompleks ilişkileri algılayabilme, tümevarım/tümdengelim teknikleri ile düşünebilme yeteneğidir.
Görsel – Mekânsal Zekâ: Biçim, şekil ve resimlerle düşünebilme, şekli, boşluğu, rengi, dokuyu ve çizgileri zihinde canlandırabilme, tüm bunları sanatsal formlara dönüştürebilme yeteneğidir.
Bedensel – Kinestetik Zekâ: Fikirleri ve duyguları ifade ederken vücudun mükemmel bir performansla kullanılması yeteneğidir.
Müziksel – Ritmik Zekâ: Ritm, sesler, notalar ve melodi duyarlılığı yüksek kişilerdir. Farklı sesleri tanıma, yeni ses ve ritm üretebilme, tonları kavrayabilme ve kullanabilme, müzik aletlerine ve çevreden gelen seslere duyarlı olabilme becerisidir.
Kişisel – İçsel Zekâ: Bireyin kendisine dair duygu ve düşüncelerini anlamlandırabilme, şekillendirebilme, yaşamını planlayabilme, ne istediğini bilme, hayaller kurabilme becerisidir.
Kişilerarası – Sosyal Zeka: İnsanlarla beraber çalışabilme, farklı özelliklere sahip insanlar ile iletişim kurma ve uyumlu olabilme, diğer insanların ruh hallerini, duygularını, güdülerini ve niyetlerini anlayabilme becerileri.
Doğa – Varoluşçu Zeka: 1995 yılında doğadaki nesneleri tanıma ve sıralama yeteneğidir. Doğal kaynaklara, sağlıklı bir çevreye yoğun ilgisi olma, florayı tanıyabilme ve bunların sonuçlarının ayrımını doğal dünyada yapabilme, yeteneklerini üretken olarak kullanabilme becerisidir.
Evet sonuç olarak kesinlikle Sözel Zekâmın ön planda olduğunu ve Kişisel, Sosyal Zekâmın ona eşlik ettiğini söyleyebilirim. Bunlar en aktif zekâ türlerim. Ardından Müziksel Zekâm geliyor. Diğerlerin ise sadece ihtiyaç duyduğumda ve çevresel faktöre bağlı ortaya çıktığını söyleyebilirim. Peki senin hangi zekâ/ların ön planda?
İpek'le "Online Koçluk Seansı" için randevunu hemen oluşturabilirsin.