Değişim ve Dönüşüm Yolculuğum
Hayatı Kaçırma Sen, Bir Yolu Var İstersen kitabında yer alan hikâyem… Proje temsilciliğini Nergis Kumbasar’ın yaptığı, Türkiye Kas Hastalıkları Derneğin'in idrar kaçıran kadınlara “yalnız olmadıklarına” dair destek olması için başlattığı, 300 hikâye arasından seçilen ve Metin Uca, Türkan Varol, Ayşen Gruda, Seyfi Dursunoğlu gibi birçok ünlünün hikâyesinin de yer aldığı sosyal projede bulunmak beni çok onurlandırdı.
Yıl 2006 ...
Öğretmenliğe başlayalı 7 yıl olmuştu. İlk defa Eskişehir’in köylerinden merkeze atanmanın sevincini yaşıyordum. Hem de fizik öğretmeni olarak.
1998’de başladığım yolculukta köylerde fen bilgisi öğretmeni olarak görev yaptım. En sonunda hem kızımla aynı okulda olmanın hem de fizik derslerine girmenin heyecanıyla öğretmenlik hayatıma katkıda bulunmanın sevincini yaşıyordum.
Büyük bir okulda yaklaşık 55 öğretmen ve 500 öğrencisiyle kendimin ve mesleğimin desteklendiği bir yerdeydim. Artık kızım üç yaşını doldurmuş ve ilk defa benimle aynı çatı altında da kreşe başlamıştı. Kızım meslektaşlarımın gözetimi ve benim kontrolümün altındaydı. Olgunlaşma lisesi için fizik dersi çokta gerekli bir ders değildi. Ancak öğretimden önce eğitimin geldiğini düşündüğüm için öğrencilerimin fizik dersine olan ilgisizlikleri beni yıldırmıyordu. Eğitim ve iletişimin iç içe geçtiğini düşünerek yine mesleğimi severek yapmaya devam ettim. Ta ki 2006’nın mart ayına kadar…
Eşim bir gün eve geldi ve yeni bir iş teklifi aldığını söyledi. Bu iş teklifi aynı şehirde hatta aynı ülkede bile değildi. Bu teklif Çin’de ki bir fabrikada bir proje gerçekleşmek içindi. Desteğime ihtiyacı olduğunu söyledi. Bu destekte kızımızla beraber oraya gidip yerleşmek olacaktı. Çok şaşkındım. Çünkü eşim biz gelmezsek gidemeyeceğini ve iş hayatına da olumsuz etki edeceğini belirtmişti. Karar vermek için bir hafta süremiz vardı. Bu bir hafta hayatımın dönüm noktası gibiydi, geceleri uyuyamıyor uyusam da, huzursuz edici rüyalar görüyordum. Bu kısa sürede artıları topladım, eksileri çıkarttım ve sonunda karar verdim.
15 yıllık eğitim hayatı ve sekiz yıllık iş tecrübesinden sonra bir bilinmeyene doğru gitmeye karar verdim. Öğretmen olmak, istediği okulda çalışmak, hatta Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışmak için insanlar can atarken ben istifa ettim.
2,5 yıl Çin’de yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndük. Kızım ilkokula başladı. Ve eşim altı ay daha Çin’de yaşamaya devam etti. Biz ise İstanbul’a yerleşmiştik. Çin’e giderken oluşturduğum hayallerimden ticaret yaparım, özel okullarda çalışırım, Çince kurslarda görev alırım gibi birçok alternatiflerin hepsini rafa kaldırdım. İşte o zaman bu meslekten istifa etmekle bana sunulan bu manevi görevi kaçırdığımı fark ettim. Düşündüğüm hiçbir iş dalı öğretmenliğin verdiği manevi doyumu bana katmıyordu. İstanbul’da, Çin’de yaşadığımdan daha büyük bir yalnızlık ve çaresizlik hissediyordum. Çünkü Çin’de yaşadığım süreçte merak ve heyecan kol kola beni gezdiriyordu. Bir üniversiteye kaydolmuştum. Çin dili ve edebiyatı hazırlık programının içinde yeni kültürleri yeni insanları ve Çinceyi öğrenerek iki buçuk yılın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Öğrenmelerin ve keşiflerin tadına yeni fark edercesine varıyordum.
İstanbul’a döndükten iki yıl boyunca çevreye alışma, kendimi tekrar keşfetme süreci ile geçirdim. Kitaplar ve spor günlük yaşamımın olmazsa olmazlarıydı. Sonra oğlum dünyaya geldi, oğlumu görmeye gelen bir arkadaşım “niye koçluk eğitimlerine başlamıyorsun” diye sordu. Oğlum sekiz aylıktı ve Koçluğun tam olarak ne olduğunu bilmeden kendimi koçluk eğitiminde buldum.
Part 1, Part 2, Part 3 derken koçluk bitti. Kendimde değişim dönüşüm başladı. Bu yolculuğun, değişimin ve dönüşümün herkese dokunuşlar yaparak etki yaratması bende heyecan uyandırdı ve profesyonel anlamda koçluk yapmaya başladım. Her müşterimle beraber ben de bir farkındalık, bir aydınlanma oluşuyordu. Hem kendi adıma hem de koçluk mesleğimi yapılandırma adına.
Sonra yine şehir değişikliği ve İzmir... Yeni şehirde de gönüllü projelerde yer almaya başladım. Ne tesadüftür ki bu sefer karşıma lise öğrencileri değil üniversite öğrencileri çıktı.
Öğrenmelerini, performanslarını ve doyumlarını arttırmak, değişmek ve dönüşmek isteyen bireyler, öğrenciler, kadınlar ve profesyoneller ile yollarım kesişmeye başladı. Keşke öğretmenliği kaçırmasaydım keşke istifa etmeseydim dediğim noktada koçluğu meslek olarak yapmaya başlamıştım. Aslında bu süreçte özümde eğitim- öğretim, değişim ve dönüşüm için yanan tutuşan parçamı harekete geçirdiğimi ve bu parçamı beslediğimi fark ettim.
Bugün öğrenciler, kadınlar, profesyonel iş hayatında olan kişilere koçluk yapıyorum. Ve bu mesleği yaparak ve birçok insana dokunarak, en önemlisi kendi sınırlarımı aşarak, kendimi esneterek istifa ettiğim günün, beni bugünlere hazırladığını fark ettim. İlk zamanlarda yaşadığım pişmanlığı şimdi şükranla anıyorum. Bir çok kültürü, en önemlisi kendi içimdeki potansiyeli görebildiğim için danışanlarım, sevdiklerimde ve tabi ki kendimde ki potansiyellerin değişimini gözlemleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.