Daha Başarılı ve Mutlu Çocuklar İçin Çoklu Zeka ve Koçluk
Tüm öğrenciler eğitim hayatları süresinde pek çok ders ile aynı anda uğraşıp, hepsini de en iyi şekilde yapmaya uğraşıyor. Ancak ne var ki çoğu zaman verimli olmalarını engelleyen bazı faktörler yüzünden sonuçlar istedikleri kadar iyi olmayabiliyor. Bunlardan bir kısmı kendilerinden bir kısmı ise dışarıdaki etkenlerden kaynaklanabiliyor. Genelde sebepleri bilinse bile, işin çözümüne nereden ve nasıl başlanacağı konusunda kararsız kalarak eyleme geçmeyi erteleyebiliyorlar.
Günümüzde eğitim alanındaki gelişmelerle birlikte bireylerin neler yapabildiğinden çok, neler yapabileceği düşünülmelidir. Öğrenci koçluğu bu aşamada kullanılan teknik ve yöntemler ile bize destek olmaktadır.
Ortalama 17-18 yıl arasında bir eğitim sürecinden geçiyoruz. Bize dersler ile ilgili hemen her şey öğretildi. Ancak ne yazık ki çok önemli bir şey hiç öğretilmedi. Bizler “Öğrenmeyi Öğrenmedik”. Zihnimiz nasıl çalışır, dışarıdaki bilgiler hafızamıza nasıl yerleşir, nasıl odaklanırız, okuma en etkin nasıl olmalı ve benzer şeyler ne yazık ki öğretilmedi.
Bu döngü devam ettikçe memnuniyetsizlikler artarak devam ediyor ve bir süre sonra ipin ucu bırakılıyor. Bunların sonucunda da düşük performanslı öğrenciler ortaya çıkıyor. Peki yüksek performans gösteren öğrencileri farklı kılan nedir?
Evet mutlaka çeşitli araçlar ve bir takım uygulamalar var.
İşte “Koçluk” (Coaching) dediğimiz yöntem bu uygulamaların en etkinlerinden biri olarak ilk sıralarda karşımıza çıkıyor.
Eskiden sporcuların etkinliklerinin artırılması amacıyla kullanılan koçluk artık eğitim dünyasında da yaygın olarak uygulanıyor.
Bir çok eğitim kurumu, eğitmen, değişen dünyamızda geleneksel eğitim modeliyle performansın artmasının yeterli olmadığının bilincine varmış durumda.
Bu da liderlik kavramı ile birlikte koçluk kavramını beraberinde getiriyor. Koçluk en kısa ve öz anlatımla ‘istenen performansa ulaşmak için koç (coach) ve danışan (coachee) arasında kurulan planlı bir gelişim ve değişim ilişkisi’ olarak tanımlanabilir.
Kısaca öğrenci koçluğu başarıya doğru yapılan bir yolculuktur.
ÖĞRENME
Öğrenme, öğretilme yolu ile bireyin çalışarak bilgi edinmesi olarak tanımlanabilir. Birde birey deneyimleri ve tekrarları sonucunda öğrenir. Tüm bu süreçler sonuçtur.
Peki o zaman öğrenmedeki süreç nedir? Bizler nasıl öğreniyoruz.?
Öğrenme her bireyde farklılık gösteren bir süreçtir. Aslında öğrenme doğal bir süreçtir. Her birey her gün sürekli olarak yeni şeyler öğrenir.
Gelişmenin, değişmenin, yaşam içinde değişen koşulları uyum sağlamanın yolu öğrenmeden geçmektedir.
Bir şeyi öğrenme ile bir şeyi öğretme arasında büyük fak vardır. Bazı bilgiler bize doğrudan öğretilirken bizler bazı bilgileri yaşam sürecinde doğal olarak öğreniriz.
Okullarda karşılıklı bir öğrenme süreci söz konusudur. Aslında yaşamın her alanında karşılık öğrenme vardır. Öğreten kişi öğrenene bir şeyler öğretirken aynı zamanda karşısındaki öğrettiği kişiden bir şeyler öğrenir. Kısaca gerçekte her iki bireyde birer öğrenendir.
Henry Ford “İnsan öğrenmeyi bıraktığı gün yaşlanır” demiştir.
Kısaca öğrenme yaşam içinde sürekli olarak var olan bir süreçtir.
Bir kişi karşısındaki birey ya da bireylere ne kadar iyi öğretirse öğretsin, öğrenen istediği tekniği kullanarak öğrenmeye çalışsın başlangıç aşamasında öğrenmenin verimli olabilmesi için bireyin olumlu duygu ve düşünceler ile öğrenmeye başlaması gerekmektedir.
Olumlu duygu ve düşünceler ile öğrenmeye başlayan bireyde artık bilgiler zihin kapısından girmeye hazır hale geliyor. Olumlu duygular bireyde zihni verimli kullanmaya neden oluyor.
Ardından birey başarılı bir şekilde öğrenme sürecine giriyor. Kaynaklarına ulaşıyor ve kaynaklarını verimli kullanıyor. Bu da onun özgüveninin artmasına neden oluyor.
Özgüveni artan birey tekrar olumlu duygu ve düşünceler içinde giriyor. Bu da aktif öğrenme döngüsünün oluşmasına neden oluyor.
Öğreticinin ve öğrenenin bu aktif öğrenme döngüsünü bilmesi önemli bir konudur.
Okullarımızdaki Öğretmenlerimiz; başlangıç aşamasında öğrencilerine konuları anlatmaya başlamadan önce onlarda olumlu duygu ve düşünceler oluşmasını sağlayabilirlerse bunun yanında onların tam ve bütün olduklarına inanırlarsa öğrenme sürecinde başarının artmasını sağlanmış olacaktır.
ÇOKLU ZEKÂ TEORİSİ VE ÇOKLU ZEKÂ ALANLARI
Çoklu Zekâ Teorisi, son 20 yılın eğitim araştırmalarının belki de en etkileyici olanıdır. Çünkü bu teori insanların öğrenmeye ve yaşama bakışını değiştiren bir yaklaşımdır. Bu teori eğitim ve öğretimde çığırlar açarak öğrenen toplumların oluşturulması gibi büyük bir hedef içermektedir.
Geleneksel yapıdaki eğitim sistemleri, sözel ve sayısal alanlarda çok iyi gelişmemiş öğrencilerin sahip oldukları diğer yeteneklerini görmezden gelerek, küçümseyerek veya yok sayarak bu öğrencileri kolaylıkla "Öğrenme özürlü", "Zekâ özürlü" veya "Yavaş öğrenen" gibi olumsuz sıfatlarla etkileyebilmektedirler.
Hiçbir insan "Benim sözel zekâm daha yüksek, diğerleri değil" gibi ifadelerle kendine sınırlar koymamalıdır.
Tüm zekâların yaşam boyu gelişme fırsatı vardır.
”Bir çiftçi elma ağacında muz yetiştirmez.
Elmayı daha kırmızı nasıl yaparım diye emek harcar.”
Doğan Cüceloğlu
"Her öğrencinin kolaylıkla öğrenebildiği bir yol mutlaka vardır ve yine her öğrencinin ne kadar çok öğrenme zorluğu çekse de mutlaka yetenekli olduğu bir beceri alanı vardır.”
Önemli olan eğitimcilerin ve ailelerin çocuklarının ilgi ve yetenek alanlarını dikkatle gözlemleyerek, onların kendilerini güçlü hissettikleri yollarla bu çocuklara güven desteği vererek öğrenme süreçlerine yardımcı olabilmektir." Çoklu zekâ teorisinin sınıflarda öğrenme ortamlarında kullanılmasıyla beynin hem sağ hem de sol lobu aktif hale getirilir.
Bunun sonucu da insan beyninin kullanım yüzdeliği artar. Beynin aktif olarak kullanıldığı ortamlarda öğrenciler, yüksek düşünme becerileri geliştirir, öğrencilerin hayal güçleri zenginleşir ve öğrenme etkinliği artar.
“Ne kadar zeki olduğunuz değil, ne alanda zeki olduğunuz önemlidir.”
Thomas Armstrong
Her çocuğun güçlü tarafları vardır ve eğitim sistemlerinde , aile içinde anne / baba kimliğinde önemli olan çocuklarımızın bu güçlü tarafların daha etkin kullanılmasını sağlayarak olağanüstü başarılı bireyler olmasının önünü açmamızdır.
Tikiyi uçamıyor diye eleştirmek ne kadar insafsızlıksa ki; “tilki iyi koku alır” , bir çocuğu da sözel alanda başarılı, sayısal alanda başarısız diye eleştirmek de bir o kadar insafsızlıktır.
Çocuklarımızın temsil sistemi ve çoklu zekâ kuramına göre özelliklerini ,öğrenme şekillerini belirledikten sonra güçlü yönlerine odaklanır ve bunları güçlendirmeye çalıştığımızda daha başarılı mutlu çocuklar yetiştirmenin önünü açmış olacağız.
“Başarısızlık Diye Birşey Yoktur, Sadece Sonuçlar Vardır”
*Aliağa FK Gençlik ve Spor Dergisi'nde yayınlanmıştır.
Metin Utku Erol
Yaşam Koçu, PCC, MA
Metin ile "Online Koçluk Seansı" için randevunu hemen oluşturabilirsin.